Moiz Bayer, her fırsatta sosyal medyada Edirne anılarını paylaşıyor.

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) California eyaletine bağlı Los Angeles kentinde yaşamını sürdüren hemşehrimiz Moiz Bayer, her fırsatta sosyal medyada, yazılı ve görsel olarak paylaştığı Edirne anılarıyla takipçilerini geçmişe götürerek, anılarını tazeliyor.

Musevi doktor baba Yasef ve anne Sara Bayer’in (Eskenazi) oğlu olarak Edirne’de 1956 yılında dünyaya gelen Moiz Bayer, şahsının, ailesinin ve akrabalarının, gelenek ve görenekleri paylaşarak adeta tarihe not düşüyor.

Türkiye’de diş hekimi olduktan sonra ABD’de mesleğini değiştirip 35 yıldır Solunum Terapisti olarak görev yapan Bayer, ardı ardına sıraladığı anılar arasında, bir zamanlar var olan 13 kadar Musevi okulunun bulunduğu Edirne’ye 1967 -68 yılları arasında Türkiye hahambaşının kenti ziyaret ettiğine değiniyor.

Paylaştığı fotoğrafta Bayer, ‘’O gün bir otomobil konvoyuyla Hahambaşı David Aseo’yu şehir girişinde karşılamıştık. Karışılmada Dr. Babam Yasef Bayer, Edirne Musevi Cemaati Başkanı Yuda Romano, Mandıracı Albert Sarfati, eşi ve iki kızı, Alipaşa Çarşısı alt kapı girişinde baharat dükkanı bulunan bay Adato yer aldı’’ diye not düştü.

Yine 1938 yılına ait paylaştığı annesi ve bir kaç genç kızın yer aldığı fotoğrafta ise Bayer,  fotoğrafta yer alan kişilerin hayalinin her halde kendilerine rahat bir hayat sağlayacak ’koca’ olduklarına vurgu yapıyor.

Bayer, yine 1965 yılına ait Edirne Söğütlük Ormanı’nda yaptıkları bir piknikten da söz etmekte. Unutulmaz bir hatıra olarak yaptığı paylaşımında Bayer, etkinlikte

Ali Tunca ve eşinin, eczacı Mustafa Tunca, diş hekimi Anri Matatya ve babasının olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

‘’Her gün hastanın olmadığı saatlerde eczacı Mustafa beyin çok ferah bir salona sahip olan eczanesinde bir araya gelirdik. Eşi büyüklere kahve, bana ise limonata getirirdi. Espriler, şakalar birbirini kovalar, kahkahaların sesi eczanenin dışına kadar taşardı.

Yine boş saatlerde diş hekimi Anri bey, babama telefon eder ve profesör, ‘ne haber?’ diye sorardı. Arkasından şakalaşmalar başlardı.

O günlerin en iyi diş hekimlerinden olan Anri Matatya’nin kliniğine çokça giderdim ama bu sefer hasta olarak.

Bebekliğimden beri şekeri çok sevdiğimden ve dişlerimi hiç fırçalamadığım için ağzım bir harabe halindeydi. Süt dişlerim çürük içinde ve hep ağrırdı. Annem diş hekimine götürürdü, zaten Annem Matatya’nın kuzeniydi.

Kliniğin karanfil kokan merdivenlerinden çıkarken birden diş ağrım azalmaya başlardı! Kapıda 10 derece olan ağrım her basamakta 1 derece azalır, gayet yakışıklı olan Anri bey gülerek karşıladığında ağrım bir mucize gibi yok olurdu. Ama artık dönüş yoktu. O diş çekilecekti. İğnenin bizi batmasından hemen sonrasında başlayan uyuşukluk bana şişme hissi uyandırmıştı ve aynen bunu söylemiştim. ‘Dişim şişti beya’ . O günlerde diş çekimi, bademcik ameliyatları sonrası kanamayı durdurmak için soğuk yumuşak gıdaların alınma geleneği vardı. Eğer yaz ise satın alınan dondurma doktorda çekilen ıstırabın bir tesellisi gibiydi.’’

Musevilerin Purim Bayramından, çocukluğunda yediği mavlaç şekerinden, Şehit Asım İlkokulu’ndaki arkadaşlarından, baba, anne, ağabey ve diğer yakınlarıyla yaşadığı hatıralarını da paylaşan Bayer, her bir fotoğrafla ve düştüğü notlarla geçmişe bir yolculuk yaptığını söyledi.

Bayer, paylaşımlara devam edeceğini de hatırlattı.( Haber merkezi)

By admin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir